Home Top Ad

Responsive Ads Here

PANİK ATAK HAKKINDA

Share:
Panik Atağı Nedir?
Panik duygusunu tanımlamak zordur. Olağandışı özelliği nedeni ile korkudan ayırt edilir. Panik yaşayan kişi yaşadıklarından ürker, dehşete düşer. Anksiyete geleceğe dönük bir duygudur. Hastalar bir felaketin eşiğindeymiş gibi bunalırlar.
Çoğu kez neden korktuklarını da belirleyemezler. Çaresizlik duyguları bu belirsizlik nedeniyle daha da artar. Kendilerini birşeyler yapmak zorunda hissederler, koşup uzaklaşmak, kaçıp kurtulmak isterler.
Kalp atışları hızlı ve güçlüdür, adeta zorlu bir egzersiz yapmış gibidir. Bazen de göğsünün içinde bir boşluk varmış gibi hisseder. Bazen göğüs ağrıları da olur. Ağrı keskin ve batıcıdır, bazen sol kola da yayılır. Kalp krizindeki ağrılardan farklı olarak egzersizle ilişkisi olmadan başlar, dinlenmeyle düzelmez.
Hastaya aldığı nefes adeta yetmemektedir. Hızlı hızlı ve derin derin soluk alma ihtiyacı duyulur. Kişi eğer gece panik atağı ile uyanırsa, hemen açık bir pencerenin önüne geçip derin derin nefes alma ihtiyacı hisseder. Uzun süre derin nefesler almaya devam eden kişilerde parmaklarda hafif uyuşma ve karıncalanma hissedilmeye başlanır. Kas seyirmeleri, sersemlik, yorgunluk meydana gelir.
Panik atağı yaşayan bir hastada en çok gözlenen belirtiler çarpıntı hissi, nabız sayısında artış, göğüs ağrısı, solunum sıkıntısı ve panik tarzında korku yaşantısıdır. Ancak bunlardan başka belirtiler de vardır. Çevrenin bulanık, sanki suda yüzermiş hissi yarattığı bir başdönmesi, sersemlik, bayılma hissi görülür. Soğuk soğuk terlemeler, ateş basması hissi, tüylerin diken diken olması, ürperme, titreme hisleri görülebilir. Hastaların yarıya yakınında mide yakınmaları vardır. Ağrı, midede rahatsızlık hissi görülür.
Panik atağındaki yoğun korku ve huzursuzluk durumu aniden başlayıp, en geç 10 dakika içinde en üst düzeye ulaşır ve genelde 20-40 dakikada sonlanır. Belirtiler;
1- Çarpıntı, kalp hızında artış, kalp seslerini duyuyor gibi hissetme
2- Terleme
3- Titreme ya da sarsılma hissi
4- Boğulma ya da nefes alamama, nefesinin yetmediği hisleri
5- Tıkanma, soluğun kesilmesi hisleri
6- Göğüste ağrı veya göğüste bir rahatsızlık hissi
7- Bulantı ya da karında ağrı ya da karında bir rahatsızlık hissi
8- Baş dönmesi, dengesizlik, basta sersemlik hissi, bayılma hissi, yere düşecek gibi olma
9- Çevreyi olduğundan farklı, sanki gerçek değil gibi hissetme ya da kendini çevredekilerden
ayrılmış, olağandışı, farklı bir şekilde algılama hali
10- Kontrolünü kaybetme, delireceğini düşünme seklinde bir korku
11- O anda, kalp krizi geçireceği ya da öleceği korkusu
12- Uyuşma, hissizlik,yanma, karıncalanma hisleri
13- Üşüme, ürperme ,soğuk ya da sıcak basmaları, basından aşağı kaynar su dökülmüş veya
hamama girmiş gibi olma
Panik Atak Hangi bozukluklarda  Görülebilir ?
Panik bozukluğu, bir travma yaşandıktan sonra travmayı anımsatan durumlarda, sosyal fobi ve diğer fobilerde fobinin ortaya çıkmasına yol açan bir durumla karşılaşıldığında, saplantı-zorlantı bozukluğu, madde kullanımına ya da vücutsal bir hastalığa bağlı kaygı bozukluklarında görülebilir.
Bir panik atak sebepsiz olarak aniden başlayabileceği gibi, belli bazı durum ya da ortamlarla ilişkili de olabilir. Örnek olarak korkulan bir hayvan (örümcek, kedi,köpek,fare,yılan görmek gibi), kalabalık bir ortamda bir faaliyet (konuşma, yemek yeme gibi) bir durumu takiben de başlayabilir.
Panik  Bozukluğu
Yukarıda belirtilmiş olan panik ataklarının aniden, beklenmedik zamanlarda ve tekrarlayarak oluşması ve en az 1 ay sureyle bu atakların tekrarlayacağı yönünde sürekli bir kaygı, atağın sonunda olabileceğini düşündüğü şeyler (ölmek, delirmek, kalp krizi geçirmek şeklinde ) ile ilgili kaygı duyma ya da bu ataklarla ilgili olarak bazı davranışlarında değişiklikler yapma seklindeki bir rahatsızlıktır. Hastalar bu atağı yeniden yaşamaktan korktukları yerlere gidemez ya da yanlarında biri olmadan sokağa çıkmak ya da evde yalnız kalmak istemezler. Temel korku bir yerde sıkışıp kalmak, oradan kaçıp kurtulamamaktır.
Agorafobi
Panik bozukluğu agorafobili ya da agorafobisiz olabilmektedir. Agorafobi sözcüğü eski Yunanca dan köken almaktadır. Agora pazar yeri, toplantı yeri, geniş meydan anlamına, fobi ise korku anlamına gelmektedir. Kişi yalnız kalmaktan, kaçmanın, o ortamdan uzaklaşmanın kolay olmayacağı ya da her hangi bir rahatsızlık hissetme anında yardim alamayacağı topluma açık yerlerde olmaktan korku duymaktadır.
Bu kişilerde gördüğümüz bazı ortak özellikler arasında, tek başına dışarıya çıkamama ve yanlarına başka bir kişiyi de alma, kalabalık caddelerden geçememe, kalabalık mağaza, marketlere girememe, kapalı ortamlar (tünel, köprü ve asansörler gibi) ve kapalı araçlar (metro,otobüs, uçak gibi) dan kaçınma sayılabilir. İleri aşamalarda kişiler evlerinden çıkmayı reddedip, çevrelerindekileri de kendileri gibi evde tutmaya zorlayabilirler. Sosyal ilişkiler bozulup, boşanmalara yol açabilir.
Panik Bozukluğu, Toplum ve Tedavi
Toplumda hastalığın hayat boyu görülme yaygınlığı % 1.5-3 arasında değişmekte olup, her 4 hastadan üçü kadınlardan oluşur. Kadınlarda % 2.1, erkeklerde % 0.6 oranında görülmektedir. Kişilerin 1/10’u hayatları boyunca en az bir kez panik atak geçirmekte ve bunların yaklaşık olarak 1/6’si panik bozukluğa dönüşmektedir.
Kalıtımın etkisi var mıdır?
Panik bozukluğu vakalarının birinci derece yakınlarında bu hastalığın görülme olasılığı, diğer kişilere göre 4-7 kat daha çoktur (normalde 2-4 iken, panik bozukluklu kişilerin yakınlarında % 2-21 oranında ). Bu hastalığı olanların yaklaşık % 50 ‘sinin, yakınlarında bu hastalık gözlenmekte olup, %15 vakada bu yakınlık birinci derecedendir.
Panik Bozukluğunun Oluşumunda Gelişimsel Ve Çevresel Faktörler:
Çocuklukta yaşanan anne-baba sevgisinin kaybı, yaptıklarının anne ve babanın istekleri ile uygunluk göstermemesi halinde terkedilecegi korkusu gibi korkuların panik bozukluk ile ilişkisi olduğu iddia edilmektedir. Panik bozukluğu olan hastalar, ailelerinin “kendilerine düşük derecede bakim verdiklerini ancak çok fazla koruyucu olduklarını” söylemektedirler. Boşanma, ölum sebebiyle daha çocukken anne-babadan ayrılma yaşantıları olanlarda da panik atakları fazla görülmektedir. Bunun yanısıra panik bozukluğu olan hastaların ebeveynlerini otoriter, cezalandırıcı, talepkar ve eleştirel olarak algıladıkları da belirtilmiştir.
Yapılan bazı araştırmalara göre, panik bozukluğu başlamadan yaklaşık iki ay kadar önce, kişi için önemli bir takım olaylar belirtilmiştir (önemli bir kişinin kaybı gibi)
Panik Bozukluğunda Beyindeki Değişimler:

“Hipokampal girus” denen bölgede metabolik asimetri gözlenmiş olup, ‘her an olacak’ seklindeki beklenti anında beyin temporal bölgesinde kan akımında artış saptanmıştır. Karbondiokside aşırı duyarlılık, noradrenerjik sistemin aşırı aktivitesi ve serotonin yapımındaki bozuklukların hastalıkta rol aldığı düşünülmektedir.
Panik Bozukluğu ile Karışabilen Diğer Hastalıklar:
Kansızlık, kalp krizi, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon, astım, akciğer ambolisi, beyin-damar hastalıkları (enfarktlar-beyin kanamaları), epilepsi (sara hastalığı), migren, multipl skleroz, beyin tümörleri, diabet (seker hastalığı), hipertiroidi (tiroid bezlerinin çok çalışması), hipoglisemi (kan sekeri düşüklüğü), hipoparatiroidi (paratiroid bezlerinin az çalışması), bazı maddelerle zehirlenme (amfetamin, kokain, marihuana, nikotin, teofilin, antikolinerjik dediğimiz maddeler), bazı maddelerin kullanımının aniden kesilmesi ( alkol, tansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, uyku getirici ilaçlar), üremi, vücut su-tuz dengesi bozuklukları, yaygın enfeksiyonlar, lupus hastalığı panik bozukluk tabloları ile karışabilmektedir.
Tedavi Yöntemleri:
1-İlaç tedavisi: En az 1-2 yıl, doz yavaşça yükseltilerek kullanılmalıdır.
2- Bilişsel-davranışçı tedavi: Kişiye panik atakları ile ilgili olan yanlış bilgileri ve inançları gösterilir. Vücudundaki yanlış anlayıp, algıladığı ufak hislerin kendini ölüme götürmediği, bunların kısa sureli olduğu belirlenir. Böyle bir şey yeniden olduğunda durumu geçirmek için yapması gerekenler gösterilir.
Hastalığın Tedavisi Neden Önemlidir?

Vakaların % 40-80’inde majör depresyon dediğimiz tablo hastalığa eklenip,durumu ağırlaştırmaktadır. Kişilerin bahsetmemesine karsın intihar riski yüksektir. Hastaların % 20-40’inda alkol ve madde bağımlılığı görülmektedir. Kişi ilerleyen donemde eve bağımlı hale gelebilmekte ya da hastane,eczane gibi yerlere yakın olmayı yeğlemektedir. Hasta bu konuya yakın olmayan doktorları bir dolaşıp,gereksiz ya da yanlış tedaviler almaktadır. Çevresi ile iletişimi bozulan kişinin mesleki,sosyal,ailesel işlevselliği azalmaktadır.
Prof.Dr.Aytül Çorapçıoğlu

Hiç yorum yok

NetFikir.Net Size İnternetten En Güvenilir ve En Pratik Bilgileri Sunmak İçin Düzenlenmiş Bir Web Platformudur. İstek, Öneri ve Eleştirilerinizi Hiç Çekinmeden İfade Edebilir, Sizde Sitemizde Yazar Olabilirsiniz. Ücretsiz Sizinde Bir Web Siteniz Olsun! Web Sitenizin Olmasını İstiyorsanız veya NetFikir Ailesine Katılarak Sizde Yazar Olmak İstiyorsanız Bu Alanımızdan Görüşlerinizi Yazarak Bize Ulaştırabilirsiniz. Güzel Yorumlarınızı Bekliyoruz!