Home Top Ad

Responsive Ads Here

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ NEDEN EVET/HAYIR !

Share:
Siyaseti severim ama Siyaset hepsini içine alacakken gündemdekilerin, siyasiler siyasi almışlar ayaklarına futbol topu gibi döndürüyorlar bir o kaleden bir bu kaleye. Referandum ne bulmacalı bir sözcükse. Ama bu konu önemli görünüyor. Memleketin malum en popüler meselesi bugünlerde Anayasa değişikliği referandumu. Televizyonlardaki siyasetçi kavgalarından (ki üzülerek söylüyorum her iki tarafta da muhalefet ve iktidar mide bulandırıcı bir seviyesizlikle sürüp gidiyor) ve tartışma programlarındaki dezenformasyonlardan sıkılıp “neymiş bu değişen maddeler” diye bir bakındım. Ak Parti’nin referandum için kurduğu web sitesinde [www.kararmilletin.com] değişen maddeler ve nasıl değiştikleri güzel bir şekilde gösterilmiş. Ancaaak; bunları okuduktan sonra “buna niye evet diyeyim ki?” ya da "buna niye hayır demeliyim" diye düşündüm.
Kimseyi etkilemek gibi bir niyetim yok, herkes kendisi için düşünsün zira bu toplumumuz için tecelli edecektir ve kendi kararını versin. Benim evet/hayır oyu kullanma sebeplerim altta yazılı.
Öncelikle en önemli nokta 26 maddenin tek bir oylamayla referanduma sunulması konusunda SIKINTI DUYUYORUM. Belki ben 20 tane maddeye evet demek istiyorum, ama 6 tanesinin ülkenin zararına olacağına inanıyorum? Hükümet bana bir iki ucu b*klu sopa veriyor bu şekilde oylama yaptırarak.Bu ne biçip bir anayasa. Ben Her madde için AYRI AYRI OY VERMEK İSTİYORUM. Vereceğim oy benim hayatıma tecelli edecek sonuçta 6 tane potansiyel zararlı maddeyi reddetmek uğruna 20 tane olumlu maddeden feragat edebilir miyim? Bir vatandaş olarak bana yapılan şey büyük bir haksızlık gibi görünüyor peki ya sizce? Ha bi de değişmek iyidir ama; Ne yöne doğru değişiyoruz. Toplumun Tabanındaki değişmeler düşünceler vesaire. Bunlar değişen yeni dünya görüşlerine karşılık bir geri adım atma eğilimleridir.
Bu durumda tek bir cepheye bakmak yeterli değil, olayları herşekilde düşünmek ve değerlendirmek gerek. CHP Venedik komisyonunun yayınladığı “seçimlerde uyulması önerilen prensipler” olarak çevrilebilecek “The Code of Good Practice” dokümanını kaynak göstererek, bu kadar çok değişikliğin tek bir oy hakkıyla oylamaya sunulmasının ahlaki olmadığını belirtmiş. Açıkçası aramama rağmen sözkonusu maddeyi ben bulamadım, ama pratikte doğru bir noktaya değinmişler. “Paket programı al ya da alma” şeklindeki oylama, demokratik bir yaklaşım değil gibi geliyor bana. Oysa Demokrasi nerde demokrasi ner de hürriyet. 
Gözüme çarpan maddeler şu şekilde (Kararmilletin.com sitesindeki halleriyle – yeni eklenen kısımları italik olarak belirttim):
Madde 10 :
“Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.”
“Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
Halihazırdaki maddeye eklenen kısım bu. Çok güzel, ama zaten pratikte bu grupların haklarını 10. maddeye aykırı bulup Anayasa Mahkemesine dava açan kimse var mıdır bilemiyorum. Fikrim muhtemelen olmadığını söylüyor.
Madde 20
Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
Bu da çok güzel, lakin zaten bu maddenin ilk cümlesi bu sonradan eklenen kısmın ilk cümlesini gereksiz kılmıyor mu? Anayasa çöplük değil ki e'kardeşim. Sonradan gelen cümleler de “biz bunu korumadık, sizi fişledik ama isterseniz bunu değiştirebilirsiniz” manasına geliyor gibi görünüyor bana, şuan ve 12 Eylül gününe kadar kullanacağımız anayasa Cumhuriyet sistemine sahip bir devletin anayasasıdır. Beni en başta doğru ya da yanlış bir şekilde fişleyen ve profilleyen – yani özel hayatımın gizliliğini umursamayan bir otoritenin sırf ben istiyorum diye bilgilerimde değişiklik yapacağına nasıl inanabilirim ki? Aynı maddede yine  “kimsenin üstü hakim kararı olmadan aranamaz” gibi bir ifade de geçiyor. Ayrıca son yıllarda sürüyle dinlenme izlenme vakası oldu ve özel hayata dair bilgiler gazetelerde yayımlandı, tvlerde konuşuldu. Anayasanın bu maddesinin şimdiki haliyle hükümeti özel hayatın gizliliği ilkesini korumaktan nasıl alıkoyduğunu anlayabilmiş değilim. Ortada ya bir beceriksizlik ya da ikiyüzlülük var.
Madde 23
Eski hali : Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir.
Yeni hali: Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Sanıyorum burada askerlikten bahsediyor. Erkekler asker kaçağı vs ise yurt dışına çıkması engellenebiliyordu. Şimdi ise yurt dışına çıkışta asker kaçağı olup olmadığına bakılmayacak benim anladığım kadarıyla. Bu maddede bir çelişki var. Eğer sen tüm erkeklerin (sağlık açısından uygun olduğu sürece) askerlik yapmasını şart koşuyorsan, o zaman askerden kaçmak için yurt dışı seçeneğini kullanmak isteyenlerin de önüne geçmen gerekir. Zira yurt dışına kaçmak ile atıyorum polis/asker taramalarından kaçmaya çalışmak arasında bence bir fark yoktur. Parası olan yurt dışına kaçabilir, parası olmayan yakalanıp askere gönderilir demekten farklı olmuyor bu. Bu madde beni fena halde kıllandırıyor abi! zira cemaatçilerin özellikle Amerika’da bağlantıları ve kaynakları olduğu herkesin malumu. Silahlı Kuvvetler’e katılmak istemeyen bir cemaatçi için yurt dışına kaçmak çocuk oyuncağı. Bu madde sadece ve özellikle bu sebeple konmuş gibi geliyor bana. Oğlu askerlik yapmayan bir başbakanın hükümetinden beklenebilecek bir şey tabi. Askerlik nedir siyasiler hiç bilmez.
Madde 41
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.
Bu madde devlete çocuk istismarlarını önleme konusunda daha önce var olmayan nasıl bir güç veriyor anlayabilmiş değilim. Kanunun eski halinin istismarları önleme açısından bir eksiği olduğunu düşünmüyorum:
Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.
Bu madde ya benim göremediğim derin bir anlam taşıyor ve devlete şu anda sahip olmadığı bir yetkinlik/güç veriyor ya da tamamen laf salatası bir değişiklik. Maddenin şu andaki hali sokaklarda yaşayan binlerce, belki yüz binlerce çocukla, aileleri ya da çocuk esirgeme kurumlarında, cemaat okulları ve kurslarında, ışık evlerinde istismar edilen çocukları korumayan, ya da koruyamayan devletin önünde nasıl bir engel de üstteki değişikliğe ihtiyaç duyulmuş açıkçası merak ediyorum. Sanki bu madde de esas önemli maddeleri kabul etmemiz için konulmuş maddelerden birisi. Ama Halkın dikkatini EVET için çekmek adına iyi planlanmış bir madde değişikliği.
Madde 53
Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir.
Bu maddeyi AKP, memurlara toplu sözleşme hakkı tanıyacağız diye tanıtıyor. Ancak çok önemli bir nokta var o da “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu” kısmı. Madde basitçe diyor ki, memurlar ve idare anlaşamazsa olayı Hakem Kuruluna taşırlar ve bu kurulun kararı kesindir (yargıya taşınamaz), Bitti. Diğer bir deyişle idare; memura şartları kabul ettiremezse, hakem kurulu ettirir ve onların sözü son sözdür. Hakem kurulunu kim kuruyor? Hükümet. Yani aslında değişen hiç bir şey yok. Memurlar işçilerinki gibi bir toplu sözleşme hakkına sahip değiller, göstermelik bir kurul oluşturuluyor sadece. Teoride kurulun tarafsız olması gerekir elbette, ama pratikte ne olacağını kestirmek çok zor değil. Arkadaşlar aslında bu maddeyi analiz ederken neyin ne olduğunu çok daha iyi anlamaya çalıştım. Şimdi eski anayasa herhalde pek anlaşılamıyordu, biz malumdur millet olarak hemen anlamaktan aciz yetiştirildik. bu sebepledirki, değişen madde falan yok aslında fazla ancak her madde için detay var. Detaylarda olumlu teşhislere götürüyor bizi.Teşhis oluştu da teori oluşacak mı bakalım.
Madde 54′ten çıkarılan paragraflar:
Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddî zarardan sendika sorumludur.Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz.
Yani siyasi amaçlı grev de yapılabilir, siyasi amaçlı grev yapan işçiler işyerine zarar verirlerse maddi zararı karşılamak zorunda bırakılmazlar. AKP bunu “grev hakkının önündeki engel” olarak gösteriyor. Ne alaka? İşçiler özlük hakları için grev yapmalıdır, siyasi görüşlerini iş ortamına taşımamalıdırlar. Bence kanunun eski hali daha doğru. Bu durum işverenlerin işe birisini alırken siyasi görüşlerini de araştırmaları için sebep veriyor.Zira herkes bu ülkede birgün daha yaşamak istiyorum diye çığlık atıyor. Analar, babalar, aç cocuklar... Eğer bir çalışan, X bir partiye üye ise; işveren “bu adam siyasi sebeplerle işyerinde grev yapabilir, grev organize edebilir, ben de kanunen hiç bir şey yapamam, ayrıca grev sırasında hır gür çıkarsa işyerime zarar gelirse masraf benim cebimden çıkar” diye düşünerek mümkün mertebe apolitik insanları işe almaya çalışacaktır. Şimdiki durumda işverenler için bir çalışanın politik aktifliği potansiyel bir tehdit değildir. Çalışan siyaseti işyerine getiremiyor şimdiki kanunda. Ancak değişiklik buna olanak tanıyor. Yani hükümet gizli bir el yardımıyla siyasi olarak aktif vatandaşların iş bulma ve hayatlarını kazanma haklarının altını oymaya çalışıyor gibi görünüyor. Belki paranoyakça düşünüyorum ama gayet olasılık dahilinde bir şey bu.
Madde 129
Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.
Memurların aldıkları disiplin cezalarına yargı yolu ile itiraz hakkı açtığı söyleniyor, ancak; benim bildiğim kadarıyla zaten bu pratikte uygulanan bir şey gibi. CHP’nin sitesindeki “neden hayır” broşüründe ilgili maddenin, 2003 yılında mecliste kabul edilen Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni haklar sözleşmesi ile iç hukukun bir parçası haline gelen “adil yargılanma hakkı” kapsamında olduğunu ve zaten pratikte disiplin cezası alan memurların bunu yargıya taşıyabildikleri belirtilmiş. Çok da elzem bir değişiklik değil.
Madde 145
Yeni hali özetle diyor ki, Askeri Mahkemeler askerlerin askerlikle ilgili konularına bakacak. Siviller Savaş hali haricinde (Devletin güvenliğiyle ilgili konular dahil) sivil mahkemelerde yargılanacak.
Bu madde bence iyi bir değişiklik. Evet demek istediğim bir madde bu. Ben şimdi hayır desem bu madde suya düşüp boğulacak, yok olup gidecek. Her madde için tek oy kullanılmalıdır tekrar söylüyorum. Herkes anayasaya muhtaçtır.
Madde 146
Özet: 11 olan Anayasa Mahkemesi üye sayısı 17′ye çıkarılıyor.
En çok yaygara koparan maddelerden birisi bu. Mevcut durumda tüm üyeleri Cumhurbaşkanı seçiyor, ve şimdiki Anayasa mahkemesi üyelerinin 5 tanesini Abdullah Gül seçti. Yeni halinde üyelerin bir kısmını Meclis oylaması belirleyecek. Değişiklik teoride kötü değil, ancak muhalefetin karşı çıktığı şey şu: “şimdi bu rakamı 11′den 17′ye çıkarırsak, AKP yine kendi yandaşlarından oluşan 6 yeni üye seçecek, ve Anayasa Mahkemesinden istediği kararı çıkartabilecek. Buna ileride açılabilecek Yüce Divan davaları da dahil. “
Pragmatik düşünelim şimdi! – Anayasa mahkemesi üye sayısını 11′den 17ye çıkarmak için iyi bir sebep var mı?Belki çok yoruluyorlar Anayasacılar hahahaa :)  Ben açıkçası göremiyorum. Peki atamaları Cumhurbaşkanı’na ek olarak meclis oylamasına sunmak için iyi bir sebep var mı? Aslında var, demokratik bir seçim olacak nihayetinde. Muhalefetin endişesi haklı mı? Evet haklı, zira AKP an itibariyle 336 milletvekiline sahip, bu da salt çoğunluk sağlamak için ilk değil ikinci tur oylamayı beklemek dışında yapması gereken bir şey yok (ilk turda 2/3 çoğunluk gerekiyor, eğer o olmazsa 2. turda salt çoğunluk aranıyor). Yani AKP için yeni üyeleri istediği kişilerden ataması çocuk oyuncağı. Aynı türden bir değişiklik Hakimler ve Savcılar yüksek kurulu için de düşünülüyor, hemen o maddeye geçelim:
Madde 159
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmi iki asıl ve oniki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır.
Halihazırda üye sayısı Başkan (Adalet Bakanı) dahil 7. Kanunun yeni hali teoride kötü değil, sadece Cumhurbaşkanı’nın atayacağı isimler değil, İdari ve Adli hakim ve Savcıların seçeceği (ki yeni kurulun yarısını yargıçlar ve savcılar oylama yaparak kendileri seçiyor) isimlerden oluşacak. Cumhurbaşkanı’nın atayacağı üye sayısı 4. Hakimler ve savcıların seçeceği üye sayısı 11. Geri kalan üyeler Yargıtay, Danıştay, Adalet Akademisi arasından seçiliyorlar. Bu madde de evet diyebileceğim bir madde. Ancak muhalefetin endişesini yine haklı buluyorum. Eğer AKP söylendiği gibi kendi yandaşlarını hakim ve savcı olarak atarsa memlekette zaten ağır aksak işleyen adalet bu sefer belli bir zümrenin tarafına kayabilir. Cemaatlerin nasıl işlediğini az çok bildiğimiz için bence bu da çok yüksek olasılık. Ayrıca AKP mevcut durumun işleyişi nasıl baltaladığını anlatma zahmetine girmemiş. Değişiklik niye gerekli? Var olan sistemdeki eksiklik ne ki 7 kişiden 22ye çıkarıyoruz üye sayısını? Bu belli değil, herhalde hakimler ve savcılarda çok yoruluyorlar, İş emek ortalamasını düşürmeye çalışıyorlar belkide...
Geçiçi madde 15
Özetle 12 Eylül darbesini yapanların yargıdan kurtulmasını sağlayan madde kaldırılacak.
Ancak; bu direkt olarak darbecilerin yargılanması manasına gelmiyor zira hukukçuların söylediğine göre sorumluluk bir kere kalktıktan sonra kişi geriye dönük olarak sorumlu tutulamaz. Yani darbecilere yargı yolu açılacak belki, ama yargılanacaklar mı? Hukukçular hayır diyor. Göstermelik bir madde. Anladığım kadarıyla muhalefetin “darbe teşebbüsü yaptığını iddia ettiğiniz adamları içeride tutuyorsunuz ama darbeyi gerçekten yapan insanları yargılamıyorsunuz” eleştirisine bir cevap olması düşünülmüş, ancak pratikte bomboş bir değişiklik gibi görünüyor. Darbe dönemini yaşamış şahsiyetlerin beyinlerini bulandırmak için Geçiçi madde değişikliğidir bu madde.
Özetle, AKP’nin yapmak istediği değişikliklerin bir bölümü göstermelik ve mevcut durumdaki eksiklikleri düzeltmeye yönelik değil. Önemli değişiklikleri kabul ettirebilmek için araya eklenmiş “tabak süslemesi” gibi görünüyor. Esas önemli değişiklikler teoride faydalı görünse de AKP’nin bugüne kadar nasıl iş yaptığını 8 yıldır yeterince gördüğümden muhalefetin endişesini ben de taşıyorum. 
Umarım bu yazı “hayır da niye hayır?” diye düşünen, sırf AKP olduğu için hayır oyu vermenin doğru olmadığını düşünen ve tereddütte olan ve referandum oylamasında muhalefetin ve hükümetin çingene kavgasını andıran atışmalarından sıkılıp elle tutulur bilgi arayan ve kendi kararını vermeye çalışanlara faydalı olur.


Biz halk kesimi içinde yer alan sen, ben, o işte her kimse... arkadaşlar biz Ülkeyi yönetiyoruz bunun bilincinde olmak lazım her zaman vereceğimiz oylarda da bunu idrak edip eyleme geçirmek için iyi düşünmeliyiz, olgun davranmalıyız. Dedimya Biz ülkeyi yönetiyoruz yani halk," Halk Çoban Siyasiler Koyun "aslına bakılırsa bu böyle görüyoruz işte halk kendi kendini idare ediyor. Tarihimizde de bu böyleydi. Bu bence asaletten kaynaklanıyor.

Evet/Hayır ya da Kararsız. Herkesin görüşü önemlidir. Gerçek siyasiler hiçbir zaman halktan oy isterken teklifte bulunmaz. Sahte kişilikler ve siyasiler çok piyasada bunun sebebi de yine biz, yani halk. Fazla yüz veriyoruz.

Son diyeceklerim, tekrar edeceklerim şu anlamlı sözlerdir:
''''Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.''''
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Vereceğiniz Evet/Hayır Oyunun Vatanımıza ve Milletimize Gelecek Günler Adına Daha Hayırlı Olmasını Temenni Ediyorum. Umuyorum Allah Kaderine İnanan Bu Millete Hayırlı Olanını Nasip Edecektir.

Bu Yazılanları; Kişisel Web Sitem NetFikir.net Adresinde de Bulabilirsiniz.

Teşekkürler!

1 yorum:

NetFikir.Net Size İnternetten En Güvenilir ve En Pratik Bilgileri Sunmak İçin Düzenlenmiş Bir Web Platformudur. İstek, Öneri ve Eleştirilerinizi Hiç Çekinmeden İfade Edebilir, Sizde Sitemizde Yazar Olabilirsiniz. Ücretsiz Sizinde Bir Web Siteniz Olsun! Web Sitenizin Olmasını İstiyorsanız veya NetFikir Ailesine Katılarak Sizde Yazar Olmak İstiyorsanız Bu Alanımızdan Görüşlerinizi Yazarak Bize Ulaştırabilirsiniz. Güzel Yorumlarınızı Bekliyoruz!