Home Top Ad

Responsive Ads Here

BATI TRAKYA TÜRK DEVLETİ

Share:
BATI TRAKYA TÜRK CUMHURİYETİ
Tarihte ilk Türk Cumhuriyeti 31 Ağustos 1913 tarihinde Batı Trakya’da kurulur. "Garbi Trakya Müstakil Hükümeti" adıyla da anılan bu Türk Devleti’ni, hem Yunanistan hem de Bulgaristan tanır. Kuvay-ı Milliye deyimi ilk kez Batı Trakya savaşımında kullanılır.

SINIR
Tüm Batı Trakya ;Doğuda Meriç, batıda Makedonya, kuzeyde Bulgaristan - Rodop dağları ve güneyde Ege Denizi. Ortaköy köprüsü- Kırcaali –Makas- Mesta Karasu ve İskeçe üzerinden Akdeniz’e, Enez’den Gümülcine -İskeçe- Dedeağaç- Karağaç- Fere’ye- Koşukavak- Mestanlı ile çevrili.

TARİH
Bağımsızlığını ilan eden yeni yönetim, ilk olarak ülkenin sınırlarını belirler, bağımsız devletin simgesi ay yıldızlı, yeşil, beyaz bayrağı resmi binalara çeker. 29.170 kişilik ordusunu kurup, bütçesini hazırlar, pul bastırarak, pasaport uygulamasına geçer. Bu arada Osmanlı yasa ve tüzükleri aynen kabul edilerek davalara da Garbi Trakya Adliyesi bakmaya başlar. Samuel Karaso adında bir yahudi yurttaş görevlendirilerek resmi bir ajans kurulur ve Fransızca - Türkçe olmak üzere “Müstakil/independant” adında bir gazete çıkarılır.

Ancak o dönemde Osmanlı Devleti; yeni kurulan bu Cumhuriyete dış baskıların da etkisiyle olumlu bakamaz. Buna ek olarak İstanbul’daki siyasal iktidar kavgası ve kargaşası Batı Trakya’da böyle bir bağımsız Türk devletiyle ilgilenme olanağını ortadan kaldırır. Nitekim 29 Ekim 1913 tarihinde imzalanan İstanbul Anlaşmasıyla Osmanlı hükümeti, Batı Trakya'yı bütünüyle Bulgaristan’a bırakır.

Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin toprakları, General Lazarof komutasındaki Bulgar kuvvetlerince 30 Ekim 1913'e değin tümüyle işgal işgal edilir. Cumhuriyet Devleti sona erer.

ULUSAL MARŞI
Ey Batı Trakyalı asil Türk çocuğu ne mutlu sana,
Sen hayat verdin kanınla milli kurtuluş savaşına.
Yüce kahramanlığın nakşedildi cihanın her yanına,
Selam duruyor milletler senin şu milli bayrağına.
Bastığın şu yerler senin şanlı şehitlerinle dolu.
Düşmanlar taciz edemez yüce kahramanların ruhunu.
Şanlı şehitlerin sarılmış kurtuluş bayrağına,
Bu ne ulvi şereftir gömülmek ecdad toprağına.
Yurtta hürriyetin, istiklalin rüzgarı esiyor,
Kahraman mücahitler şu pis esareti deviriyor.
Bu şanlı milli istiklal savaşından asla dönülmez!
Karşımıza çelik ordular da çıksa, bizi ürkütemez!
Biz, milli istiklal için Meriç’i, Karasu’yu aştık,
Bütün müstevlileri ezerek, yenerek hedefe ulaştık.
Balkanlarda şanlı bir cumhuriyet çığırını açtık,
İlk defa hürriyet meş’alesini biz yaktık.
Bu bayrak dalgalanacak, cumhuriyet yaşayacak!
Karşımızdaki düşmanlar bizden ürküp kaçacak!
Binlerce yıl hür yaşayan bir milletin torunlarıyız,
Şu steplerin kurdu, arslanı, göklerin kartalıyız.
Mücahitlerin hamlesi her zaman fırtınalar andırır,
Savaşta heybetimizin dehşetinden düşmanlar bayılır.
Batı Trakya Cumhuriyeti yaşayacak,yaşayacak!
Terakkimizin karşısında milletler şaşıracak!
Ey şirin Batı Trakya!... İşte nihayet esaretten kurtuldun,
Ey düşmanlar!... Sanmayın savaşlardan bu millet yorgun.
Cumhuriyetin yüce bayrağı her an bu yurtta dalgalanacak,
Su bütün Batı Trakyalılar kıyamete kadar hür yaşayacak!
Süleyman Askeri
P.Kurmay Bnb.
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanı
Dedeağaç, 3 Eylül 1913

BATI TRAKYA CUMHURIYET TARİHİ

Bati Trakya Türk Cumhuriyeti, tarihte ilk Türk Cumhuriyeti 31 Agustos 1913’te Bati Trakya’da kurulmustur. Garbi Trakya Müstakil Hükümeti adiyla da anilan bu Türk Devleti’ni, hem Yunanistan hem de Bulgaristan tanir. Kuvay-i Milliye tabiri ilk defa Bati Trakya mücadelesinde kullanilir. Bagimsizligini ilan eden yeni yönetim, ilk olarak ülkenin sinirlarini belirlemis, bagimsiz devletin sembolü olan ay yildizli, yesil, beyaz bayragi resmi binalara çekmis, 29.170 kisilik ordusunu kurup, bütçesini hazirlamis, pul bastirarak, pasaport uygulamasina geçmistir. Bu arada Osmanli yasa ve tüzükleri aynen kabul edilerek davalara da Garbi Trakya Adliyesi bakmaya baslamistir.Samuel Karaso adinda bir yahudi yurttas görevlendirilerek resmi bir ajans kurulmus ve Fransizca ve Türkçe olmak üzere “Müstakil/independant” adinda bir gazete çikarilmistir. Ancak o dönemde Osmanli Devleti, yeni kurulan bu Cumhuriyete dis baskilarin da etkisiyle olumlu bakmiyordu. Buna ilaveten Istanbul’daki siyasi iktidar kavgasi ve kargasasi Bati Trakya’da böyle bir bagimsiz Türk devletiyle ilgilenme olanagini ortadan kaldirmisti. Nitekim 29 Ekim 1913 tarihinde imzalanan Istanbul Anlasmasiyla Osmanli hükümeti, Bati Trakya'yi bütünüyle Bulgaristan’a birakmistir. Bati Trakya Türk Cumhuriyeti’nin topraklari, General Lazarof komutasindaki Bulgar kuvvetlerince 30 Ekim 1913 tarihine kadar tamamen isgal edilir ve bu devlet sona erer.

KUSÇU BASI ESREF BEY

Türk tarihinin en kisa ömürlü devleti olan Bati Trakya Devleti, 25 Eylül 1913'te kurulmus, ama sadece 57 gün ayakta kalabilmisti. Bulgarlarin Bati Trakya'da Türkleri katletmeleri üzerine Osmanli istihbaratinin önde gelen isimlerinden olan Kusçubasi Esref Beyin komutasindaki 116 kisilik birlik gizlice bölgeye girmis ve Bulgar çetecilerini ortadan kaldirarak bir devlet yaratmisti. Kisa sürede güçlenen ve sinirlarini genisleten devlet, Batili ülkelerin baskisi neticesinde ortadan kalkmis ve Bati Trakya, Bulgarlar'a birakilmisti. Avrupalilarin üçü bir araya gelince devlet kurar' dedigi biz Türkler, tarih boyunca yüzün üzerinde devlet kurmustuk. Kurdugumuz devletlerin içerisinde Osmanli Imparatorlugu gibi üç kitada 600 yildan fazla hüküm sürmüs bir imparatorlugun yani sira, fazla bilinmeyen ve sadece 57 gün süren Bati Trakya Devleti de vardi. Uzun sure Kuzey Afrika'ya hakim olan Osmanlilar, bölgedeki topraklarini 19. yüzyilda teker teker kaybetmisler; Misir'i Ingilizler, Tunus ve Cezayir'i ise Fransizlar isgal etmisti. Osmanli Imparatorlugu 1911'de, Afrika'da elinde kalan son toprak parçasi olan Trablusgarp'i, yani bugünkü Libya'yi Italya'nin isgalinden kurtarmaya çalisiyordu. Italya ile Trablusgarp'ta savas devam ederken imparatorluk daha büyük bir tehlike ile karsi karsiya kalmisti: Osmanli Imparatorlugu'nun ana topraklari olan Balkanlar kaybedilmek üzereydi. BIRLESIP BIZI VURDULAR.
Ikinci Abdülhamit'i devirerek iktidara gelen Ittihat ve Terakki yönetimi, büyük bir siyasi beceriksizlik göstererek Balkan devletleri arasindaki en büyük problem olan 'Kiliseler Meselesi'ni 3 Temmuz 1911'de bir kanunla çözmüstü. Balkan devletlerinin birarada hareket etmelerini engelleyen dini mesele ortadan kalkinca Karadag, Yunanistan, Sirbistan ve Bulgaristan birleserek 8 Ekim 1912'de Osmanli Imparatorlugu'na savas ilân ettiler. Balkanlar'da bu gelismeler yasandigi sirada iktidarda bulunan Said Pasa ve Gazi Ahmed Muhtar Pasa kabinelerinin Balkan devletlerinin birlestiginden haberleri dahi yoktu. Bu yüzden birakin tedbir almayi, mevcut askeri durumu bile koruyamamislardi. Rumeli'deki talimli askerlerin de savastan bir müddet önce terhis edilmesi, Osmanli Imparatorlugu'nun savasa hazirliksiz yakalanmasina sebep oldu. Ordu içerisindeki siyasi çekismeler de Osmanli Imparatorlugu'nun bu ittifak önünde agir yenilgiler almasinin bir diger sebebiydi. Osmanli ordularinin Balkan devletleri karsisinda sürekli olarak geri çekilmeleri ve Edirne'nin düsme tehlikesinin ortaya çikmasi üzerine ateskes görüsmeleri basladi. Fakat o sirada muhalefette olan îttihad ve Terakki yöneticileri, Enver ve Talat Beyler'in liderliginde hükümetin Edirne'yi düsmana teslim edecegini öne sürerek 23 Ocak 1913'te tarihe 'Babiâli baskini' olarak geçen hükümet darbesi ile yönetimi ele geçirdiler. Darbe de bir çare olmadi ve 3 Subat'ta yeniden baslayan savas sonunda 6 Mart'ta Yanya, 26 Mart'ta Edirne, 23 Nisan'da îskodra düstü. Bu gelismeler üzerine 30 Mayis 1913'te Midye-Enez hattinin Osmanli-Bulgar siniri olarak Kabul edildigi Londra Antlasmasi imzalandi.

Lozan Antlasmasi, Ittihad ve Terakki için büyük bir prestij kaybina sebep olmustu. Edirne'nin kurtarilmasi vaadiyle darbe yapan Ittihad ve Terakki, Edirne'yi elleriyle Bulgarlar'a teslim etmisti ve üstelik yapilan antlasma, hükümet darbesinden önce yapilmasi düsünülen antlasma tasarisindan daha kötü sartlar içeriyordu. Ittihad ve Terakki bu prestij kaybini telâfi etmek için çareler ararken eline büyük bir firsat geçti.Birinci Balkan Savasi'nda Osmanli Imparatorlugu karsisinda basari kazanan Balkan devletleri, elde ettikleri topraklari aralarinda paylasamamislardi. Savasta en büyük payi alan Bulgarlar, sinirlarini Ege'ye kadar uzatinca Balkan devletlerinin arasi açildi ve birlik bozuldu.Bulgaristan, elde ettigi topraklar üzerinde diger devletlerin emellerini biliyordu ve bu yüzden 23 Haziran 1913'te Sirbistan'a, Yunanistan'a ve Karadag'a; 10 Temmuz 1913'te de Romanya'ya savas açti. Ikinci Balkan Savasi'nin çikmasi üzerine Bulgaristan, Osmanli sinirindaki kuvvetlerini batiya kaydirmak mecburiyetinde kaldi. Durumu firsat bilen Osmanli imparatorlugu, 19 Temmuz 1913'te batili devletlere verdigi bir notayla, Istanbul ile Bogazlarin savunulmasi için Meriç'e kadar olan bölgenin elde tutulmasi gerektigini, ayrica Dogu Trakya'yi ellerinde bulunduran Bulgarlarin Türklere eziyet ettiklerini, bu yüzden Osmanli ordularinin ileri harekâta geçecegini fakat Meriç'in batisina geçilmeyecegini ilân etti.

ÇETELER, KOMUTANLIK OLDU
Harekât kisa zamanda neticesini verdi ve Edirne hiçbir mukavemetle karsilasilmadan 21 Temmuz'da geri alindi. Osmanli Ordusu, Meriç'e kadar rahatça gelmis ancak ilân ettigi gibi birkaç küçük akin disinda nehrin batisina geçmemisti. Avrupa'nin büyük devletleri, Midye-Enez hattini geçmemesi için Osmanli Imparatorlugu'na büyük baski uyguluyorlardi. Bu baski semeresini verdi ve Imparatorluk üstün bir durumda olmasina ragmen Ingiltere'nin ve Fransa'nin baskilariyla 10 Agustos 1913'te Balkan Savaslari'ni bitiren Bükres Antlasmasi'ni imzaladi. Antlasma ile Meriç'in dogusundaki topraklarin Osmanli Imparatorlugu'na ait oldugu kabul edilmisti. Dogu Trakya yeniden ele geçirilmisti ama Osmanli Imparatorlugu'nun ana topraklarindan olan Bati Trakya hâlâ isgal altindaydi. Dogu Trakya'yi kaybedince batida kalan Türklere çok büyük eziyetler yapmaya baslayan Bulgarlar, Bati Trakya'daki Müslümanlari din degistirmeye zorluyorlar, kabul etmeyenleri katlediyorlardi. Osmanli Ordusu'ndaki subaylar, Bulgarlarin zulmünü engellemek için Meriç'in batisina yari resmi bir kuvvetle geçilmesi teklifini ortaya attilar ve hükümete yapilan baskilar sonucu bu düsünce kabul edildi. Osmanli Devleti, Avrupa baskentlerindeki elçilerinde Bulgar zulmünü engellemek ve halki korumak için bölgeye bazi küçük birlikler gönderilmesinin Meriç'i geçmek olarak anlasilmamasi gerektigini söyledi. Birinci Balkan Savasi'nin aksine ikincisinde basarili olunmasi ve Osmanlilar için manevi degeri büyük olan Edirne'nin alinmasi, Ittihat ve Terakki yönetiminin kendine olan güvenini arttirmisti. Osmanli gizli istihbarati örgütü olan Teskilat-I Mahsusa'nin, yöneticilerinden Esref Beyin, yani Esref Kusçubasi'nin, Umum Çeteler Kumandaligi adi altinda kurulan gayri resmi bir kuvvetle Bati Trakya'ya girmesine karar verildi. Birlikte, Esref Bey disinda 15 subay ve 100 seçme er bulunuyordu. Enver Pasa, bölgedeki birliklere Esref Bey'in ihtiyaçlarinin karsilanmasi emrini vermis ve Esref Müfrezesi diye adlandirilan birlik 15 Agustos 1913'te Bati Trakya'ya girmisti.

HÜKUMET ILAN EDILIYOR.
Türk askerleri Bati Trakya'ya girdiklerinde, 1200 kisiden olusan Domuzciyef çetesinin Ortaköy'de katlettigi Türk vatandaslarinin cesetleriyle karsilasmislardi. Katilleri cezalandirmak için harekete geçen Türk birligi, 16 Agustos 1913'te Kosukavak'a girdi ve çikan çatismada çete yokedildi, reisleri Domuzciyef de esir alindi. Domuzciyef yaptiklarinin cezasini mahkeme edildikten sonra hayatiyla ödedi. Harekâtina devam eden birlik, 18 Agustos'ta Mestanli'yi, 19 Agustos'ta ise Kircaali'yi ele geçirdi ve Bulgar isgalinden kurtarilan yerlere düzenin saglanmasi için esraftan birer kisi yönetici olarak tayin edildi. Esref Kusçubasi'nin küçük birligi, arka arkaya büyük basarilara imza atiyordu fakat Enver Pasa, 19 Agustos tarihli bir telgrafla Esref Bey'e daha ileri gitmemesini emretti. Emir üzerine geri dönen ve Ortaköy'e gelen Esref Bey, Enver Pasa'yi daha ilerlenmesi konusunda ikna etti. Ortaköy'de yapilan görüsmeden sonra Teskilât-i Mahsusa Reisi Süleyman Askeri Bey, bazi subaylarla ve birliklerle Bati Trakya'daki gönüllülere katildi, bölge halkindan katilanlarla birlikte askeri güç iyice artti. Türkler'i katleden bir diger grup olan Dimitriyef çetesi de yokedildi ve 31 Agustos'ta Bati Trakya'nin merkezi konumunda olan Gümülcine, 1 Eylül'de de Iskeçe ele geçirildi. Türk kuvvetlerinin harekatindan rahatsizlik duyan Avrupali devletler, Edirne'nin Türklerde kalmasini Kabul ediyor fakat birliklerin daha fazla ileri gitmesini istemiyorlardi. Baskilara daha fazla dayanamayan Osmanli hükümeti de asil amaçlari olan Edirne'nin alindigini ve artik Bati Trakya'daki birliklerin geri dönmesini istedi. Ancak Bati Trakya'daki Türkleri tekrar Bulgar zulmüne birakmak istemeyen Esref Bey, Süleyman Askeri Bey ve diger subaylar bu teklifi reddettiler, ardindan da 31 Agustos 1913'te Osmanli imparatorlugu ile tüm baglarini kopardiklarini açiklayarak 'Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi'nin, yani 'Bati Trakya Geçici Hükümeti'nin kuruldugunu ilân ettiler. Kurulan hükümetin reisligine Müderris Salih Hoca, ikinci reisligine de Çerkez Resid Bey getirilmisti. Süleyman Askeri Bey ise 'Erkân-i Harbiye Reisi', yani 'Genelkurmay Baskani ve Icra Reisi' olarak bütün kuvvet ve yetkiyi elinde bulunduruyordu. Esref Bey 'Umum Çeteler Kumandani', Hüsrev Sami Bey ise 'Genel Müfettis' olarak bu yeni devletin yönetiminde görev aldilar. Geçici hükümetin kurulmasi baskilari azaltmayinca 25 Eylül'de geçici hükümet tam bagimsizligim ilân etti ve böylece 'Garb-i Trakya Hükümet-i Müstâkilesi, yani 'Bati Trakya Devleti' kuruldu. Bagimsizlik ilânini bölge halki sevinçle karsilamis, yeni devletin bayragi Osmanli Imparatorlugu'nun bayragi ile birlikte Bati Trakya'nin her yerine asilmisti. Bagimsiz bir devlet olmanin gereklerini de yerine getirmeye çalisan hükümet, bagimsizligin sebeplerini tüm devletlere ve bölge halkina ilân etmis, ayrica bu hakli sebepleri dünyaya duyurabilmek için resmi bir ajans olarak Bati Trakya Ajansi'ni kurmustu. Bölgede daha önce kullanilan Yunan ve Bulgar pullari kaldirilmis, yerlerine Bati Trakya Hükümeti'nin pullari kullanilmaya ve sinirlarda olusturulan güvenlik sistemiyle pasaport kontrolü yapilmaya baslanmisti. Nitekim Osmanli hükümetinin en etkili isimlerinden olan Cemal Pasa, Esref ve Süleyman Askeri Beylerle görüsmek istedigi zaman, Pasa'ya pasaportsuz olarak Bati Trakya Devleti'nin sinirlarinin içerisine giremeyecegi söylenmisti. Pasa'nin Enver ve Talat Beyleri araya koymasi da hiçbir ise yaramamisti. Bulgaristan ve batili devletler , bagimsiz devlet kurulmasini hiç hos karsilamamislar, Osmanli Imparatorlugu da Rusya'nin tepkisinden çekinerek telasa düsmüstü. Yunanistan, Bulgarlarla yasadigi problemler ve o günlerde Osmanli Imparatorlugu ile Bulgaristan arasindaki anlasma çabalarini engellemek için yeni hükümetten yararlanabilecegini düsünüyordu. Bu sebeple 2 Ekim'de Bati Trakya Hükümeti'ne ellerinde tuttuklari Dedeagaç'i verdi ve hükümetle anlasma zemini arayip bazi vaatlerde bulundu.

Hiç yorum yok

NetFikir.Net Size İnternetten En Güvenilir ve En Pratik Bilgileri Sunmak İçin Düzenlenmiş Bir Web Platformudur. İstek, Öneri ve Eleştirilerinizi Hiç Çekinmeden İfade Edebilir, Sizde Sitemizde Yazar Olabilirsiniz. Ücretsiz Sizinde Bir Web Siteniz Olsun! Web Sitenizin Olmasını İstiyorsanız veya NetFikir Ailesine Katılarak Sizde Yazar Olmak İstiyorsanız Bu Alanımızdan Görüşlerinizi Yazarak Bize Ulaştırabilirsiniz. Güzel Yorumlarınızı Bekliyoruz!